22-27 OCAK 2017 KLİMANJARO (5.895mt.)
TIRMANIŞ RAPORU (BU BİR RAKIDAK FAALİYETİDİR)
EKİP:Murat DÜNDAR, Şevki Cilasun HANTAL (Alfabetiktir)
HAVA DURUMU: Genellikle açık, zirve günü bulutlu ve rüzgarlı.
PARA BİRİMİ: Şilin (1TL = 604 Şilin)
TEKNİK MALZEME:Yok.
YAZIM: Şevki Cilasun HANTAL
22Ocak 2017Pazar
Aslında faaliyetimiz bir gün öncesinden başlıyor. Cumartesi günü öğlen 14:00’te evden çıkıyorum. Bu seferki uçuşum Atatürk havalimanından ve yolum uzak. Metro, Pendik istasyonunun açılışı için kapalı ve yolumu değiştirmek zorunda kalıyorum. Dağda her sorun dağdan kaynaklı çıkmıyor diyerek hızlı kararlar ile uçağa yetişmeye çalışıyorum. Neyse ki erken çıkmış vaziyetteyim ve 17:30’da havalimanına ulaşıyorum. Murat beni bekliyor, ayrıca Ali ve Uğur da bizi yolcu etmeye gelmişler. Son konuşmalar, vedalaşmalar derken check-in işlemlerimizi yapıyoruz ve arkadaşlarımız ile vedalaşıyoruz. 19:45’te uçağa biniyoruz. Yolculuk yedi saat sürecek ve ikimiz de ilk defa bu kadar uzun bir yolculuk yapacağız. Koltuklarımıza kurulup tadını çıkarıyoruz. Artık Pazar günü gelmiş ve gece 03:00’te başkent Dar-üs Selam’a iniş yapıyoruz. Gümrük işlemleri bir buçuk saat sürüyor. Ülkede her şey yavaş fakat sıkıntısız. Kapıda, anlaştığımız tur şirketinin ortağı bizi karşılıyor ve otobüs garajına götürüyor. Burada 33.000 Şilin’eMoshi kentine otobüs bileti alıyoruz. Moshi,Klimanjaro dağının eteğindeki kentlerden bir tanesi ve önemli tırmanış rotaları bu kentten başlıyor. Bir dolar 2.250 Şilin’den bir miktar paramızı çeviriyoruz. Ülkede Dolar da geçtiğinden yanımızda yabancı para olarak sadece dolar var. Fakat yerelden alışveriş yapmak için yanınızda Şilin de bulundurmakta fayda var. Bütün paranızı çevirmeyin tabi, çünkü cüzdana sığmıyor.
Bu arada ortak bizden taksi ücreti istiyor ve 60$. Kazıklandığımızı hissediyoruz, fakat ücreti hiç düşünmediğimizden önceden pazarlık yapmamışız. Ayrıca ülkede her şey pazarlıkla ve bahşiş ile yürüyor. Bunu tabi daha sonraki günlerde anladığımız için ilk ödememizi içimiz yana yana yapıyoruz.
Gece 05:00 civarında izbe bir otobüs garajındayız. Etraf güvensiz, otobüsü bekleyen tek beyaz insanları biziz. Gün ağarıyor, artık her şey daha net. Her taraf insan dolu, yaşayan bir şehirdeyiz. Tabi herkes bize ilginç bakıyor, yine de tedirginliğimiz üstümüzde. Otobüs geliyor ve çantalarımızı bagaja yükleyip biniyoruz. Yolculuk sekiz saat sürüyor fakat sıkıntısız. Bizdeki üst sınıf olmayan otobüs firmalarının şehirlerarası yolculuğu kalitesinde. Şaşırtıcı bir şekilde her yerde tuvaletler tertemiz ve bedava. Öğleden sonra 15:00 civarında Moshi’ye ulaşıyoruz. Tur firmasının sahibi Jesper bizi karşılıyor, turu anlatıyor ve ödememizin kalan kısmını yapıyoruz. Dört ay öncesinden kendisine peşinat göndermiştik. Fakat bizden 100 $ fazla istiyor. Öncesinde aldığımız safari turunun kalması çadırda oluyormuş. Otel istiyorsak bedeli 100 $ fazla olur diyor. Henüz pazarlık kabiliyetimiz olmadığı için ekibimizin diğer üyelerini anarak ödememizi yapıyoruz.
Sonrasında civardaki Bufalo Hotel isimli bir yere gidiyoruz. Bu gece burada kalacağız. Tur henüz başlamadı, bu yüzden iki kişi için 45.000 Şilin otel ödemesi yapıyoruz ve sonrasında 39.000 Şilin’e akşam yemeği yiyoruz. Otelin karşısında, sonradan şehirdeki en lüks yer olduğunu öğrendiğimiz Hint-İtalyan mutfağı sunan bir restoran var. Mekan bize göre salaş, fakat yemekler yenilir, hatta güzel. Ülke geneli Müslüman olduğu için domuz eti bulmak mümkün değil. Yemekten sonra odamıza dönüyoruz ve bütün günün, hatta iki günün yorgunluğu ile sızıyoruz.
23 Ocak 2017 Pazartesi
Sabah09:00’da toplanmış ve kahvaltıya inmiştik. Otelde kahvaltı sadece meyve üzerine olduğu için yine karşıdaki restorana gidiyoruz ve kahvaltı için 12.000 Şilin ödüyoruz. Minibüsümüz 09:30’da gelecek fakat erken gelmişler ve bizi aşağıda bekliyorlar. Bize belirtilen saatte servisimize biniyoruz. Serviste sadece ikimiz varız ve sekiz kişilik ekibimiz var. Daha önce faaliyet raporlarında okuduğumuz şeyleri bizzat yaşıyoruz. Ekip yiyecek alışverişini yapıyor ve bir saat sonra Milli Park’ın Marangu kapısına ulaşıyoruz. Herkesin Coca Cola rotası dediği, en kolay rota olan Marangu rotasını izleyeceğiz. Tabi herkesten farklı olarak altı günlük tur değil, beş günlük tur olarak anlaştık. Aklimatizasyon problemi yaşamayacağımızı düşünüp bir an önce zirveyi yapıp planladığımız diğer turlara kendimizi atmak istiyoruz. Bu rotada çadır konaklaması yok, bütün tur boyunca “hut” denilen ahşap barakalarda kalacağız.
Marangu kapısında kayıt işlemleri için beklememiz söyleniyor. Bizim gibi yaklaşık 20 kişi var. Bekleme alanında oturuyoruz. Öğlen yemeği için kumanya getiriyorlar. Tavuk kanadı, suşi, muz ve elmadan oluşan menümüzü afiyetle yiyoruz. Bayağı mutlu bir bekleyişteyiz. Bir buçuk saat içerisinde işlemlerimiz tamamlanıyor. Giriş oldukça düzenli ve kurallı. Pet şişeleri kamptan içeri almıyorlar. Dünkü şehir keşmekeşi ile hiç alakası yok. Rehberimiz Denis ile giriş kapısında fotoğraf çektiriyoruz. Zirvede de aynını çekmek umudu ile yola başlıyoruz.
1860 mt. rakımdan başlayan yürüyüşümüzde, tropik bir ormanın içindeyiz. Ağaçlar devasa, sarmaşıklar her yerde. Patika oldukça geniş bir şekilde işaretli, taş ve ahşap ile çevrilmiş. Yürüyüş rotamız çok dik değil, yaklaşık %10 eğim genel olarak sabit. Herkesin rahatça bitirebileceği 8 km. mesafe ilk gün üç saat sürecek. Bu mesafe ve zaman bilgisi, her kamp alanında bir sonraki ve bir önceki kamplar için verilmiş. Biz Murat ile 2 buçuk saatte ilk günü bitiriyoruz. Bizimle birlikte yola çıkan diğer ekipler genel olarak orta yaş üzeri ve yolda tamamını geçiyoruz. Bugün ormandan hiç çıkmadık. Ulaştığımız Mandara kampı 2.720 mt. rakımda ve vardığımızda büyük bir şaşkınlık içerisindeyiz. Kamp bir sürü bungalovdan oluşuyor. Ahşap üçgen yapılar tahminimizin üzerinde konforlu. Kayıt işleminden sonra bize bir tanesi veriliyor ve çok kalabalık olmadığı için yanımıza başka kimse verilmiyor. Dört kişilik odada iki kişiyiz. 12:30’da başladığımız yolculuğumuz 15:30’da bitiyor. Arada yarım saat de keyif yapıyoruz. Rota üzerinde bir tane mola yeri var ve o da tuvaletli, oturma gruplu çok keyifli bir yer. Mandara kampında da tuvaletler oldukça temiz, her yer seramik kaplı ve sular akıyor. Bu yükseklikte tropik ağaçlar bitiyor ve fundalık başlıyor. Sonunda tanıdık bir ağaç görüyorum, fakat hayatımda gördüğüm en büyük fundalar bunlar. Burada 10 mt.’lik ağaç olmuşlar, şaşkınlığım artarak devam ediyor bugün. Saat 16:00’da yakındaki bir kratere doğru yarım saatlik bir yürüyüş yapıyoruz. Çok büyük değil ve çok kalmadan dönüyoruz.
17:00’de çayımız geliyor. Garsonumuzun ismi Barak ve tur boyunca belirli saatlerde çay ve yemek servisi için bizi restorana davet ediyor. Restoran kaldığımız bungalovların daha büyüğü olan ayrı bir bungalov yapı. Yemekler ayrı bir yapıda pişirilip burada servis ediliyor. 18:00’de yemek servisi yapılıyor. Her şey çok düzenli ve yemekler yenilebilir. Karnımızı doyuruyoruz ve 19:30 gibi uykuya çekiliyoruz. Oldukça mutluyuz ve yarın başımıza gelecekleri bekliyoruz.
24 Ocak 2017 Salı
Sabah 07:00 kalk saatimiz, 07:30’da kahvaltı var. Diğer ekipler kahvaltıya oturmuş. Murat fotoğraf makinasını kaybetmiş, benim de dün akşam telefonum kırılmıştı. Telaş içerisindeyiz. Makine Uğur’un, ayrıca fotoğraf çekmek için daha çok gün var önümüzde. Kahvaltıyı bu yüzden geç yapıyoruz. Neyse ki çantaları hazırlarken makine aradan çıkıyor. Tekrar mutluyuz.
Bütün ekipler gitmiş ve yine en sondan yola koyuluyoruz. Bugünkü rotamız 11 km., 1.000 mt. yükseleceğiz ve beş saat sürecek. İlk yarım saatte aynı rotayı paylaştığımız bütün ekipleri geçiyoruz. Orman da artık bitiyor ve funda ağaçları bizim ülkemizdeki gibi çalı formuna dönüyor. Buradan itibaren güneş altındayız, fakat hava esiyor ve yakmıyor. Üç saat sürecek mola yerine iki buçuk saatte varıyoruz. Dünkü gibi tuvaleti olan, masalı bir alan. Yarım saat burada dinleniyor, hazırlanan öğlen kumanyamızı yiyor ve Moshi kenti manzarasının tadını çıkarıyoruz. Sonrasında yola devam ve 1:45 saatte Horombo kampındayız. O gün için kampa ilk ulaşan insanlar biziz ve rehberler tarafından çita yakıştırması yapılıyor. Kaydımızı yapıyoruz ve odamıza geçip iki saatlik bir uyku çekiyoruz. Kamp bir önceki ile aynı standartlara sahip. Tek farkı 3.700 metre yükseklikte olması.
Sonrasında sekiz kişilik taşıyıcı ekibimiz ile tek tek tanışıyoruz ve toplu fotoğraf çektiriyoruz. Keyifler yerinde; saat 16:00’da çay saati ve 18:00’de yemek saati var. Hepsini afiyetle yiyoruz ve hemen arkasından uykuya geçiyoruz.
25 Ocak 2017 Çarşamba
Gece iyi bir uyku çekemiyoruz. İkimizin de bölünen bir uyku durumu var. Nabzımız dengede değil ve sıkıntılı haldeyiz. Yine de sabah 07:00’de ayaktayız. Birbirimize durumumuzu soruyoruz fakat keyifsiziz. Önümüzde iki günlük bir zirve tırmanışı kaldığı için de dayanabileceğimizin bilincindeyiz.
Bugünkü yolumuz 9km., yine 1.000 mt. irtifa kazanımı var ve tabelada yazana göre beş saat sürecek. Bugün hızlı gitmemek konusunda hemfikiriz. Kahvaltı ediyoruz ve biraz olsun kendimize geliyoruz. Taşıyıcılar ve kendimiz için çantalarımızı hazırlıyoruz. Taşıyıcılarımız gelip kamp çantalarımızı alıyorlar. Arkasından biz de yola koyuluyoruz.
08:30’da yoldayız, ilk metreler oldukça zor geçiyor. Yarım saatte nefesimiz açılıyor ve tempomuzu buluyoruz. Yine de dünkü kadar hızlı değiliz. 300 metre yükseldiğimizde,4.000 mt. yükseklikte ufak bir tepeciği aşıyoruz. Önümüzde kocaman bir plato yer almakta. Mawenzi ve Uhuru zirvelerini ayıran devasa plato çölündeyiz. Yaklaşık iki buçuk saatte, arada su molaları vererek düz bir yolda bu çölü aşıyoruz. Yol bayağı geniş ve gelen gidenler ile oldukça işlek. Ortamda su namına hiçbir şey yok ve her yer toprak taş. Birkaç küçük çöl bitkisi var. Güneş varken yanıyor, güneş bulut ile kapatıldığı an donuyoruz. İnanılmaz bir deneyim. Bu çölün sonunda sol tarafta Kibo kampı görünüyor. Gördüğümüz yerde yemek molası veriyoruz. Yarım saat sonra yola devam, fakat eğim dikleşiyor ve 4.500 mt. yükseklikte olmanın getirdiği zorluk artık çekilmez bir hal alıyor. 2013 senesinde denediğimiz Kazbek zirvesinde, Meteo kampının son metrelerini hatırlıyorum. Son yolu 45 dakikada bitiriyoruz ve artık Kibo kampındayız. Birbirimizi ve rehberimiz Denis’i tebrik ediyoruz. Kaydımızı oluyoruz ve odalarımıza yerleşiyoruz. Burası aşağıdaki kamplar gibi değil. Daha çok Meteo kampına benziyor. Odalar 10 tane yataktan oluşuyor ve toplu kalınıyor. Bire tane yemek salonu var. Bu kampta su yok, geldiğimiz yoldan taşıyıcılar tarafından taşınıyor.
Murat çok yorgun ve uykuya çekiliyor. Kibo kampı zirve duvarının hemen altında ve yarınki son rotamız çok açık görünüyor. Ben birkaç fotoğraf çekmek için dışarı çıkıyorum. Fakat çok fazla kalamıyorum. Ben de çok iyi değilim. Kampın yüksekliği 4.720 mt. ve bu yükseklikte daha önce altı defa bulundum. Fakat ikimiz de ilk defa bu yükseklikte geceleyeceğiz.
Saat 14:00’te Barak çay saati için geliyor. İkimiz de durumu umursamıyoruz. Saat 16:00’da uyanıyoruz, çayımızı içiyoruz. Keyfimiz biraz olsun yerinde. Denis geliyor ve kalk saatinin gece 23:00 ve yola çıkışın da 00:00 olduğunu söylüyor. Yarınki yol sadece 6 km. fakat çok yavaş yürüyeceğimizi ve çok uzun sürdüğünü söylüyor. Hazırlıklarımızı ona göre yapıp, yemeğimizi 17:00’de yiyoruz. Hemen ardından dinlenmeye çekiliyoruz. Yarın büyük gün ve bir senedir üzerinde çalıştığımız zirve sadece altı saat uzağımızda.
26 Ocak 2017 Perşembe (Zirve günü)
Gece 23:00’teDenis bizi uyandırıyor. Genel olarak zirve günü zaten uyku problemimiz olduğundan ben uyanık idim. Murat da iki saat önce uykuya dalabilmişti. Hazırlanıp dışarı çıktı, hava bulutsuz ve rüzgarsızdı. Benim ise her zirve günü olan problemim; karın ağrısı ve tuvalet sıkıntım vardı. Çaylarımız ve bisküviler Barak tarafından getiriliyor. Bugünkü zirve tırmanışında o da bizimle birlikte gelecek.
Biraz yiyip içiyoruz, son çantalarımızı hazırlayıp ve 00:10’da yola koyuluyoruz. Önümüzde ve arkamızda irili ufaklı grupların ışıkları var. Biz ortalarda bir yerlerdeyiz. Yıldızlar yine Murat ile çıktığımız Elbruz tırmanışındaki gibi fazla ve muhteşem. Düşük hızda yükselmeye başlıyoruz. Sabah gün doğmadan orada olmak istemiyoruz. Birinci saatin sonunda karın ağrım artıyor. Hızımız zaten çok düşük olduğu için grubu çok etkilemiyorum. Fakat 01:30 civarlarında ağrı kusmaya doğru meylediyor. Rehberimiz Denis devam etmem konusunda istekli, Barak da küçük sırt çantamı alıyor. Biraz daha rahatlamış vaziyetteyim. Bu şekilde aynı düşük tempoda devam ediyoruz. Dördüncü saat içindeyken rüzgar başlıyor ve beraberinde hava soğuyor. Dik bir rotada dört saattir tırmanıyoruz ve artık 5.000 mt. üzerinde olduğumuz için rüzgar, soğuğu son derece acımasızca hissettiriyor. Bir gün önce kulvardaki sisten dolayı rotayı kendi kafamızda tartamamıştık. O yüzden bilinmezin içindeyiz.
Biraz hızlanıyoruz, daha iyi gibiyim veya öyle olmam gerekli. Bu arada önümüzdeki gruplar da kötüleşen koşullardan dolayı sürekli durdukları için artık en öndeyiz. Bir saat sonra dik kulvarıbitiriyoruz ve “Gilman’s Point” e ulaşıyoruz. Burada Denis ve Barak bizi tebrik ediyor. Sonradan bu kraterin üç tane ayrı zirvesi olduğunu öğreniyoruz. Üç zirve için de üç ayrı sertifika veriyorlar. Hangisine ulaşırsanız da Klimanjaro zirvesi yapmış sayılıyorsunuz. Gilman’s Point 5.600 mt. yükseklikte. Biz tabi ki ana zirve olan Uhuru’yu soruyoruz. Daha iki saatlik yolumuz olduğu bilgisini alıyoruz, fakat bundan sonra rota düz bir eğim ile sırttan devam ediyor.
Yarım saat sonra 5.700 mt. yükseklikte “Stella Point” noktasındayız. Burası da ikinci zirve. Rotanın eğiminin azalması ve soğuğun artması ile birlikte hızımız da artmış vaziyette. Fakat bu sefer de Murat’ın durumu kötü ve sürekli onunla konuşuyorum. Ben ise tamamen zirveye odaklıyım, hiçbir kötü hissim kalmadı, artık rotanın sonuna gelmiş olmanın mutluluğu ile sürekli Murat’ı da kontrol ederek devam ediyorum.
Derken rüzgar iyice artıyor. Hava buz gibi, artık her yerimiz buz tutmuş vaziyette. Yürümek zorlaşıyor ve siste hiçbir şey görünmüyor. Murat artık geri mi dönsek diye sürekli sorguda, derken tabelayı görüyoruz. Ve sonunda Afrika kıtasının çatısındayız. Sarılıp birbirimiz tebrik ediyoruz. Sonunda birçok dağcının hayali olan meşhur “UhuruPeak” tabelasının önündeyiz. Fotoğrafımızı çektireceğiz fakat o da ne; Uğur’dan aldığımız fotoğraf makinası donmuş. Hatırasız buradan ayrılmak olmaz. Bizden önce fotoğraf çektiren Amerikali bir dağcıdan rica ediyoruz. Saolsun bizi kırmıyor, fakat beş tane flamamız var. Arkamızda fotoğraf kuyruğu oluşuyor. Bu kadar kötü havada bu kadar kalabalık bir zirveye ilk defa rastlıyorum. Çok fazla rotası var ve her yerden zirveye insan seli akıyor. Neyse ki 06:30’da zirvedeyiz ve ilk gelenlerdeniz. Hatta bizim rotanın ilk zirvesi bizden.
Güneş doğuyor fakat sis ve fırtınadan dolayı anlaşılmıyor. Fotoğrafları çektirip, Amerikalı abi ile vedalaşıp hemen dönüşe geçiyoruz. Zirvede geçirdiğimiz vakit sadece beş dakika. Geldiğimiz yoldan hızlıca ve sorunsuz bir şekilde iniyoruz. 09:30’daKibo kampındayız. Çok mutluyuz fakat çok yorgunuz. Denis’ten dinlenme zamanı koparıyoruz. 11:00’e kadar sızmış vaziyetteyiz. Sonra kalkıyoruz, hazırlanıp 12:00’de daha aşağıya doğru yola koyuluyoruz. Dönüşte, iki gündür bizimle birlikte yükselen diğer ekipler ile selamlaşıyoruz. Onlar aklimatizasyonlu tur seçtikleri için altı gün boyunca dağdalar ve bizden bir gün sonra zirve yapacaklar. Üç saatte Horombo kampındayız. Bugünkü yolculuğumuz bu kadar. Yemek yedikten sonra, yüzümüzde hedefimize ulaşmanın mutluluğu ve yorgunluk ile uykuya çekiliyoruz.
27 Ocak 2017 Cuma
Saat 06:00’da Barak tarafından uyandırılıyoruz. Bugün yola daha erken çıkacağız, öğlene kadar iki kampı inmemiz gerekli. Kahvaltı ve hazırlık sonrasında 07:15’te dönüş yolundayız. Ekibimize ekstra 100$ bahşiş veriyoruz. Murat, Denis’in bunu cebe indirdiğini düşünüyor ama ben o konuda rahatım. Bugünkü rotamız aşağı doğru 19 km. ve ilk iki gün çıktığımız kampı geri ineceğiz. İki buçuk saatte Mandara kampındayız. Burası tam bir cennet, gitmek istemiyoruz. Artık zirve stresimiz de olmadığından tadını çıkartmaya çalışıyoruz. Ama vaktimiz kısıtlı ve yarım saat kalabiliyoruz. Sonrasında iki buçuk saatlik ikinci bir yürüyüş ile orman içinden Marangu kapısına geri dönüyoruz. Yolda yeni başlayan tüm ekiplerle tek tek selamlaşıp bol şans diliyoruz. Hava git gide dayanılmaz sıcak haline geri dönüyor. Burada yaz mevsimi çekilmez. Sertifikalarımız basılıyor ve vedalaşarak Moshi’de dağ ekibinden ayrılıyoruz. Artık önümüzde iki günlük safari ve Zanzibar tatili var.
Artık Afrika kıtası da yedi zirveler projesinde tamamlanan kıtalardaki yerini aldı. İki kıtamız cepte, sırada Avustralya kıtası (Kosciuszko - 2.228 mt.) ve Okyanusya kıtasında dünyanın tırmanması en zor dağlarından bir tanesi olan PuncakJaya (4.884 mt.) var. Bu iki faaliyet tek seferde ve 2018 senesinin Kasım ayında planlanıyor, henüz ekibimiz netlik kazanmadı. Ama öncesinde yazın Mont Blanc (4.810 mt.) tekrar ziyaret edilecek. Yeni zirveler ve yedi zirveler projesinin bir sonraki ayağında görüşmek üzere.